Nitel-Nicel Sosyoloji

Başlıca iki araştırma yöntemi olan nicel ve nicel araştırma sosyal bilimlerde çeşitli alanlarda yapılan araştırmalara potansiyel katkı sağlamaktadır. Pozitivist sosyoloji ve verstehen girişimi arasındaki çelişki ayrı ayrı olacak şekilde, nitel ve nicel metodolojik girişimlerde sırasıyla bir ayrım olduğu gibi modern sosyolojide yeniden formüle edilmiştir. Nitel sosyoloji insan davranışını anlamaya nümerik bir yaklaşımdır. Birçok katılımcıyla gerçekleştirilen anketler veri kümelerini ve kullanılan istatistiklerin analizini bir araya toplar. Nicel sosyoloji genellikle genişliğin üzerine derinliği tercih eder. Nicel yaklaşım yapılan derinlemesine görüşmeleri, odak gruplarını veya içerik kaynaklarının (kitaplar, dergiler, gazeteler, TV programları vb.) analizlerini data verisi olarak kullanır. Bu kaynaklar sistematik olarak analiz edildikten sonra gidişatı anlamaya ve insan davranışını daha iyi anlamaya ulaşım sağlar. Nitel ve nicel sosyoloji arasında sabit ve hızlı bir ayrım yapmak aslında bir nevi yanıltıcı olabilir. Tüm bilimlerde ilk adım bir teori geliştirme ve test edilebilir hipotezler oluşturmadır. İkinci adım veri toplamadır. Burada iki farklı yaklaşım vardır. Nitel sosyoloji araştırma konusunun sayısal sonuçlarına odaklanırken, nicel sosyoloji araştırma konusunun söylemlerinin içinde bulunan fikirlere odaklanır. Çünkü insan ve toplum davranışı incelendiğinden sayılarla açıklama yapmak mümkün değildir. Sonuç olarak bu iki yaklaşım da bir soruya cevap bulmak veya bir teoriyi test etmek içindir.
Sosyoloji ve Diğer Sosyal Bilimler Sosyal bilimler insan davranışı üzerinde yapılan çalışmalarda bilimsel yöntemlerin uygulamasını içerir. Psikoloji insan zihni ve mikro düzeyde (bireysel) davranış üzerinde çalışır. Sosyoloji insan toplumunu inceler. Siyaset bilimi grupların ve ülkelerin yönetimini inceler. İletişim çeşitli medya unsurları aracılığıyla söylem akışını takip eder. Ekonomi üretim ve toplum zenginliğinin tahsisi ile ilgilidir. Sosyal hizmet toplumda bilimsel sosyal bilgi uygulamasıdır. Doğa bilimleri fiziki ve biyolojik olgular üzerinde yoğunlaşırken sosyal bilimler de insan davranışını farklı yönlerden ele alarak bir anlam bulmaya çalışır. Temelde her iki dal da girişimlerinde bilimsel yöntem kullanır.
Sosyal Bilimlerin Gelişimi Antik felsefede tarih, şiir, politika veya matematiğin yedi özgür sanatı* arasında hiçbir fark yoktu. Ancak matematiksel ispatın gelişmesi ile beşeri bilimler veya yedi özgür sanat ile bilimsel disiplin arasındaki fark algılanmıştır.. Bunun sayesinde Aristo gezegensel hareket ve şiir üzerinde aynı metotları kullanarak çalışmalar yaptı. Plato geometrik ispatlarla kendi bilgisini birleştirdi. Bilim toplumu betimsel olarak kaldı. Örneğin Thomas Hobbes aksiyomdan tümdengelimin bilimsel bir çerçeve oluşturduğunu savunmuştur. Kitabı Leviathan (Kelime eserde; mutlak güç ve yetkilere sahip egemen devleti ifade etmektedir) politik milletin bilimsel bir açıklamasıdır. Yıllar içinde Hobbes’in çalışmasının yerini, Isaac Newton tarafından bilimsel olarak ayrıntılı bir şekilde oluşturulan fizik çalışması ile köklü bir değişiklik aldı. Newton daha sonraları doğa felsefesi diye adlandırılan, bireylerin bilimsel tamının temel çerçevesini Newton sadece hızlanan eğilimin prototipini oluştururken, Newton için en önemli fark matematiğin gözlemciden bağımsız varsayılan gerçeklikten gelmesi ve kendi kurallarıyla işlemesiydi. Aynı dönemin filozoflarına göre felsefi düşüncelerin matematiksel anlatımı doğal insan ilişkilerinin sembollerinden alınabileceği gibi, aynı kanunlar fiziksel ve ruhsal gerçekliği de etkilemiştir. Örneğin Blaise Pascal, Gottfried Leibniz ve Johannes Kepler; doğrudan insan davranışına yönelik matematiksel örnekler almışlardır. Pascal’a göre ünlü bahis; Leibniz için ikili sayı sisteminin icadı; Kepler içinse gezegenlere kılavuzluk edecek meleklerin icadıydı. Diğer disiplin alanlarında bu, matematiksel bağ formunda fikir açığa çıkarma baskısı yaratmıştır. Birçok bağ zamanla kullanıldıkça Laws (Kanunlar) diye adlandırıldı ve diğer disiplinlerin taklit edebileceği bir model haline geldi. 19.yüzyılın sonlarında giderek yaygın hale gelen insan davranışı üzerindeki ifadelere denklem uygulama girişimleri oldu. Bunun yanı sıra “Laws of philology” (filoloji kanunları) seslerin zamanla değişikliğinin haritasını oluşturma girişimleri de vardı. 20.yüzyılın başlarında bilimde bir değişim dalgası oldu. İstatistik ve olasılık teorisinin başarılı gelişimi bilimsel olarak düşünüldü ve sosyal bilimlerde istatistik kullanımının yayılması ile sonuçlandı. (diğer bilim dallarında da yaygın olarak Bilimsel araştırmalar ile insan ilişkileri araştırmalarını birleştirme fikri ilk olarak Fransa’dan Emile Durkheim’dan ve Amerika Birleşik Devletleri’nden William James’ten gelmiştir. Durkheim’ın sosyolojik teorileri ve James’in psikoloji üzerindeki deneysel çalışması takip edenler üzerinde muazzam bir etki bıraktı. Fen bilimlerinde nitel ölçüm fikrinin doğmasıyla beşeri bilim kavramı için oluşturulan bölüm sosyal bilimlere öncü olmuştur. *Çevirmen notu: Yedi özgür sanat (liberal arts) antik çağda eğitimi verilen çeşitli bilim ve sanat dallarıdır. Ortaçağ felsefesinde Skolastik okullarda öğretilmiştir. İlk grup olan Trivium; gramer, mantık, retoriktir. İkinci grup olan Quadrium; aritmetik, geometri, müzik, gökbilimdir. Bu bilim ve sanat dalları bu dönemlerde özgür bireye yakışmadığı veya uygun olmadığı düşünülen el zanaatlarından kati bir şekilde ayrıştırılmıştır. Bu bilim ve sanat dallarının öğretilmesini amaçlayan okullar düşünce tarihinde etkili olan akımlara ve düşünce gelişiminde etkili olmuştur.
Günümüzde Sosyoloji Comte bilimsel araştırmaların tüm alanlarını kapsayan bir disiplin vizyonu sunmasına rağmen bu durum sosyolojinin geleceği olmamıştır. Diğer bilimlerin değişmesinden uzun zaman sonra sosyoloji, toplumun sosyal hayatını araştırmak için belirli bir perspektif kazandı. Geçmişte sosyolojik araştırmalar karmaşık kuruluşlara, endüstriyel toplumlara ve bunların bireyler üzerindeki etkilerine odaklanmıştır. Günümüzde ise sosyologlar konu açısından geniş bir yelpazeye sahiptir. Örneğin bazı sosyologlar ırk, etnik, sosyal sınıflandırma, cinsiyet rolleri ve aile gibi makro yapıları incelerken diğer sosyologlar da sapkınlık, suç ve boşanma gibi makro yapının bozulmasını üzerine çalışmalar sunarlar. Bunlara ek olarak bazı sosyologlar kişiler arası etkileşimleri ve bireylerin sosyalleşmesi gibi mikro süreçler konusunda çalışmalar yapmaktadırlar. En yeni sosyologlar antropologlardan gelen ipuçlarını kullanarak disiplinde Western vurgusunu fark etmişlerdir. Buna karşılık dünya üzerinde birçok sosyoloji departmanı şu an oldukça teşvik edici bir multi-kültürel araştırma yapmaktadır.
Sosyolojik Metotlar
Sosyal Bilimlerim Gelişimi Antik felsefede tarih, şiir, politika veya matematiğin yedi özgür sanatı arasında hiçbir fark yoktu. Ancak matematiksel ispatın gelişmesi ile beşeri bilimler veya yedi özgür sanat ile bilimsel disiplin arasındaki fark algılanmıştır.. Bunun sayesinde Aristo gezegensel hareket ve şiir üzerinde aynı metotları kullanarak çalışmalar yaptı. Plato geometrik ispatlarla kendi bilgisini birleştirdi. Bilim toplumu betimsel olarak kaldı. Örneğin Thomas Hobbes aksiyomdan tümdengelimin bilimsel bir çerçeve oluşturduğunu savunmuştur. Kitabı Leviathan (Kelime eserde; mutlak güç ve yetkilere sahip egemen devleti ifade etmektedir) politik milletin bilimsel bir açıklamasıdır. Yıllar içinde Hobbes’in çalışmasının yerini, Isaac Newton tarafından bilimsel olarak ayrıntılı bir şekilde oluşturulan fizik çalışması ile köklü bir değişiklik aldı. Newton daha sonraları doğa felsefesi diye adlandırılan, bireylerin bilimsel tamının temel çerçevesini Newton sadece hızlanan eğilimin prototipini oluştururken, Newton için en önemli fark matematiğin gözlemciden bağımsız varsayılan gerçeklikten gelmesi ve kendi kurallarıyla işlemesiydi. Aynı dönemin filozoflarına göre felsefi düşüncelerin matematiksel anlatımı doğal insan ilişkilerinin sembollerinden alınabileceği gibi, aynı kanunlar fiziksel ve ruhsal gerçekliği de etkilemiştir. Örneğin Blaise Pascal, Gottfried Leibniz ve Johannes Kepler; doğrudan insan davranışına yönelik matematiksel örnekler almışlardır. Pascal’a göre ünlü bahis; Leibniz için ikili sayı sisteminin icadı; Kepler içinse gezegenlere kılavuzluk edecek meleklerin icadıydı. Diğer disiplin alanlarında bu, matematiksel bağ formunda fikir açığa çıkarma baskısı yaratmıştır. Birçok bağ zamanla kullanıldıkça Laws (Kanunlar) diye adlandırıldı ve diğer disiplinlerin taklit edebileceği bir model haline geldi. 19.yüzyılın sonlarında giderek yaygın hale gelen insan davranışı üzerindeki ifadelere denklem uygulama girişimleri oldu. Bunun yanı sıra “Laws of philology” (filoloji kanunları) seslerin zamanla değişikliğinin haritasını oluşturma girişimleri de vardı. 20.yüzyılın başlarında bilimde bir değişim dalgası oldu. İstatistik ve olasılık teorisinin başarılı gelişimi bilimsel olarak düşünüldü ve sosyal bilimlerde istatistik kullanımının yayılması ile sonuçlandı. (diğer bilim dallarında da yaygın olarak Bilimsel araştırmalar ile insan ilişkileri araştırmalarını birleştirme fikri ilk olarak Fransa’dan Emile Durkheim’dan ve Amerika Birleşik Devletleri’nden William James’ten gelmiştir. Durkheim’ın sosyolojik teorileri ve James’in psikoloji üzerindeki deneysel çalışması takip edenler üzerinde muazzam bir etki bıraktı. Fen bilimlerinde nitel ölçüm fikrinin doğmasıyla beşeri bilim kavramı için oluşturulan bölüm sosyal bilimlere öncü olmuştur.
Bilimsel Metot Bilimsel bir metot veya ilerleme, kanıtlanabilir sonuçlara dayalı yeni bilginin bilimsel soruşturmasına temel olarak düşünülmüştür. Ek olarak, araştırmalarda bilimsel metot kullanımı ile sosyologlar araştırmalarında sosyal dünya ile bazı farklı önermeleri keşfetmişlerdir. Fen bilimlerinde olduğu gibi (örneğin kimya, fizik vb.) sosyologlar çeşitli ve ilgili bağların bilgisine dair tahmin edilebilir sonuçlara açıktır. Bilim yapmadaki bu yaklaşım sıklıkla pozitivizm olarak adlandırılır. Sosyal bilimlerde pozitivist yaklaşım, çoğunlukla nitel girişimleri kullanarak sosyal olayları açıklamayı ve tahmin etmeyi hedefler. Fakat fen bilimlerinin aksine sosyal bilimler aynı zamanda sosyal olayları basitçe anlamayı ve açıklamayı da hedefler. Almanca’da sözlük anlamı “anlama” olan Verstehen bu durum için ortaya çıkarılmıştır (Max Weber). Bu yaklaşımda hedef, tahmin edilebilirliğe imkan veren bir teori geliştirmeye çalışmaktan ziyade kendi şartları altında bir kültürü veya toplumsal olayı anlamaktır. Her iki yaklaşım da teorinin formülleştirilmesinde gözlem yapma, veri toplama, hipotez kurma ve bu hipotezleri test etmeyi içerir. Sosyologlar teorilerinde sosyal olaylara açıklama önerisinde bulunmak için gözlem, hipotez ve tümdengelimi kullanırlar. Bu teorilerden ortaya çıkarılan tahminler test edilir. Eğer bir tahmin doğru çıkarsa hayatta kalır. Doğru çıkmadığı takdirde değiştirilir veya bir köşeye atılır. Bir bilimsel uygulamanın temelinde yatan metot yaygın olarak kullanılır.
Bilimsel metodun temel elementleri aşağıda belirtilen dört adımda tekrarlar:
1. Tanımlama (kullanıma hazır hale getirme veya miktar belirtme, gözlemleme ve ölçüm)
2. Hipotez (gözlem ve ölçümlerin teorik ve kuramsal bir açıklaması)
3. Tahmin (hipoteze dayalı mantıksal bir çıkarım)
4. Deney (yukarıdakilerin tümünü test etme; sosyal bilimlerde doğru deneyler veri analizlerinin farklı formlarıyla sık sık değiştirilir).
Tanımlama Bilimsel metot araştırma konusunun dikkatli bir şekilde tanımlanmasına bağlıdır. Konu ile ilgili gerekli özellikler araştırılırken bazı açıklamalar ve gözlemler gerekebilir. Uygun miktarların sayımı ve gözlemi ile elde edilen sistematik ve dikkatli koleksiyon, sözde bilimlerle gerçek bilimler arasındaki hassas farkı ortaya koyar. Bilimsel ölçümler genellikle tablo, grafik veya eşleştirme haline olur. Korelasyon ve regresyon gibi istatistiksel yönlendirmeler bunların üzerinden yapılır. Bu ölçümler laboratuvar gibi denetlenebilir bir ortamda yapılabilirken, toplum üzerinde de yapılabilir. Ölçümlerde bilimsel alanlarda özelleştirilmiş termometreler, spektroskoplar veya voltmetreler kullanılabilir. Bilimsel alanın ilerlemesi buluş ve gelişmelerle yakından bağlantılıdır. Ölçümlerde ilgili niteliklerin işlemsel açıklamalarını kullanmak gerekir. Bilimsel nitelik ölçümün nasıl tanımlandığı veya nasıl tarif edildiğidir. Bir şeyin işlemsel açıklaması genellikle standartların karşılaştırılmasına dayanır. İlgili araştırmaların ölçümlerinin ve açıklamalarının kullanılabileceği bir durumda ve yeterli hassaslıkta olması çok önemlidir. Bir şartın bilimsel açıklaması bazen doğal kullanım dilinden oldukça farklılık gösterir. Örneğin cinsellik ve cinsiyet yaygın söylemde sıklıkla birbirinin yerine kullanılır fakat sosyolojide farklı anlamları ifade eder. Bilimsel nitelikler ölçüm birimleri ile karakterize edilir. Bilimsel çalışmada ölçümler genellikle çalışmaya dair belirsiz değişkenler de içerir. Bu değişkenler istenilen miktarda tekrarlanan bazı ölçümler yapılarak belirlenir. Değişkenler aynı zamanda kullanılan miktarların altında yatan bireysel belirsizliklerin dikkate alınması ile de hesaplanabilir. Belirli zamanlarda bir ulusun insan sayımının yapılması gibi sayımlar kullanılan metotların sınırlamaları nedeniyle belirsizlik gösterebilir. Sayımlar sadece alınan örneklerin rakamları ve kullanılan örnekleme metoduna bağlı olarak belirsizlikle birlikte istenilen miktarda bir örnek sunabilir.
Hipotez Geliştirme Hipotez konunun önerilen bir açıklamasını içerir. Bu genellikle sıradan bir açıklama veya iki değişken arasındaki bazı benzerlikleri ileri sürecektir. Eğer hipotez sıradan bir açıklama ise en az bir bağımlı değişken ve bir bağımsız değişken içerir. Değerleri değişebilen değişkenler ölçülebilir kavramlardır (örneğin sınıf durumu düşükten yükseğe geçebilir). İki değişken arasında faal bir ilişki var ise bağımlı değişkenin değeri bağımsız değişkenin değerine bağlıdır. Eğer değişkenler arasında bir ilişki yoksa bağımlı değişkenin değeri bağımsız değişkenin değerine bağlı değildir. Bağımsız değişkenin değeri deneyi yapan kişi (veya deneysel olmayan analizler, toplumdaki değişimler ve hesaplamalar) tarafından değiştirilebilir.